
“Eğer sessizliğinizin nedeni; İranlı yetkilileri üzmemek ve kalbini kırmamak ile Irak’ın toprak bütünlüğünün önemi için ise hiç olmazsa ölümsüz Mustafa Barzani’nin ruhunu mezarında incitmeyin ve Kerkük’ü ucuza elden bırakmayın. Eğer Kerkük Kürdistan’ın kalbi ise ki öyledir o halde kalbinize sahip çıkın sessiz ve tavırsız kalmayın.”
PeyamaKurd - Siyaseti idare etmek ve düzene koymak devletin işidir bunun için de önemli bir bilinç gereklidir. Politika ise millet ve toplum için yapılan eylemlerin bütünüdür. Kendi halkına sahip çıkamayan ve onların çıkarlarını savunamayan, aksine kendi çıkarları için onları işgalcilere terk eden siyasetçiler asla başarılı olamaz ve iflas ederler.
Siyasetçiler ya da iktidarlar, öngörülü ve cesaretli olamazlar ise kendi toplumları adına dürüst ve doğru bir politika da inşa edemezler. Yanlış siyaset, yanlış politikayı da beraberinde getirir. Toplum ise buna razı gelmeyerek uzaklaşır.
Saddam Hüseyin’in devrilmesinden bu yana Güney Kürdistan’daki parti ve yetkililerinin eline birçok imkân ve fırsat geçti. Saddam’ın devrilmesinden sonra Irak paramparça oldu, bu dönemde Güney Kürdistan’daki siyasetçi ve yetkililerin eline bağımsızlık için birçok imkân ve fırsat geçti ama maalesef bunu kullanamadılar ve ellerinden kaçırdılar. Bağımsızlığın yerine, bugün de devam eden Irak’ı demokratikleştirmenin peşine düştüler, Bağdat Hükümeti ile meşgul oldular.
Her ne kadar bağımsızlık referandumu ile önemli bir adım atsalar da yine de Irak’ın birliği ve demokratik inşasından vazgeçmediler. Güney Kürtleri, önemli bir bölümünün Arap aşkı nerden geliyor bilemiyoruz ama Arap Leyla ve Kürt Mecnun bugüne kadar bir sonuca varamadılar. Ayrıca Irak Arapları, İran Mollalarının kardeşlik masalları sayesinde her zaman Kürt Mecnunlarını aldattılar ve aldatmaya devam ediyorlar...
Kürdistan Hükümeti yetkili ve siyasetçileri Bağdat’a gidip gelmekten yoruldular. Ne zaman gitseler eli boş dönüyorlar ve problemleri çözüme kavuşturamıyorlar. Sadece bütçe konusu değil, bunun dışında da birçok sorun mevcut. Bunlardan biri de şüphesiz 140. maddedir.
2005 yılından bugüne kadar 16 yıl geçti. Irak ve Bağdat hükümeti günümüze kadar bu konuda hiçbir adım atmış değil. 140. madde 2005 yılında Irak’ın da rızası ile onaylandı ve yasal çerçevede kabul edildi. Lakin Bağdat bugüne kadar hiçbir adım atmadı. Şüphesiz böyle bir durumda ve ortamda bütçe üzerine yapılan görüşmeler de ciddi bir anlam ifade edemez. Çünkü Bağdat’ta Irak’ın egemenliği değil İran ve Haşdi Şabi’nin sözü geçerlidir. 140. maddeye göre Kürdistan’dan koparılan il ve ilçelerin yeniden Kürdistan’a bağlanması gerekiyor.
140'ıncı madde nedir?
Kerkük’ten sürülen Kürtlerin tekrar yurtlarına dönmesi ve onlara tazminat ödenmesi
Kerkük'e yerleşen Arapların oradan çıkması ve onlara da tazminat ödenmesi
Tarafların kentlerine dönmesinin ardından, Kerkük’te Nüfus sayımının yapılması ve akabinde ‘tartışmalı bölgelerde’ bir referandum ile Irak’a mı bağlı kalmak yoksa Kürdistan coğrafyasına mı dönmek istiyorlar sorusu sorulacak.
IŞİD savaşından önce, Amerikalılar Kerkük’te bir anket yapmışlardı ki o zaman Kürtler, Kerkük’e dönmüş değildi. Ankette Kerkük nüfusunun %53’ü Kürt çıkmış geri kalanlar ise Türkmen, Arap ve Asuriler olarak veri edilmişti. 1970’ten sonra Kerkük’e getirilen Araplar da buna dahildi. Eğer Kerkük’ün kazaları da çıkan sonuca (%53’e) eklenseydi bu oran %70’i geçecekti. Kerkük’ün Kürt ve Kürdistan olduğu çok açık bir şekilde ortadadır.
Tahran ve İran destekli Haşdi Şabi, 140. maddenin çözüme kavuşmasını istemiyorlar ve ellerinden geldiğince Kürtleri, bütçe meselesi ile oyalıyorlar.
Burada Irak ve Bağdat Hükümetinin duruşunu da anlıyoruz. Ama anlayamadığımız şey, Kürdistan Hükümeti ve Güney siyasetçilerinin duruşu ile sessizliği. Irak verdiği sözleri ve yasal zemine oturtulan 140’ıncı maddenin şartlarını yerine getirmiyorsa, Güney yetkilileri ve siyasetçileri bu konuda diplomasi faaliyetleri ile dünya kamuoyunun, yönünü bu noktaya çevirmelerini sağlamak zorundadırlar.
Amerika, Rusya, Avrupa ve diğer ülkelerdeki temsilcileri ile konferanslar düzenleyerek Irak sıkıştırılırsa, Irak verdiği sözleri yerine getirmeye mecbur kalacaktır. Eğer Irak verdiği sözleri ve anlaşmaları yerine getirmezse, Kürtlere yol açılacak, hakları olan referandum sonucu bir kez daha masaya gelecektir. Böylece Irak’tan ayrılma ve bağımsızlık konusu da haklı olarak konuşulacaktır.
Irak’ın 140. maddeye ilişkin sessiz kalması ve bunu perdelemesi belki onların hakkıdır bunu bir noktaya dek anlayabiliriz. Ama 140. maddeye yönelik sessiz kalmak Kürdistan yetkilileri ve temsilcilerinin hakkı değildir.
O halde sormak lazım;
Kürdistan Hükümeti yetkilileri neden 140. madde konusunu açıklığa kavuşturmuyor ve neden bu önemli konu üzerinde yeterince durmuyorlar?
Bu gerçek manada sorulması gereken ve merak edilen bir konudur.
Eğer sessizliğinizin nedeni; İranlı yetkilileri üzmemek ve kalbini kırmamak ile Irak’ın toprak bütünlüğünün önemi için ise hiç olmazsa ölümsüz Mustafa Barzani'nin ruhunu mezarında incitmeyin ve Kerkük’ü ucuza elden bırakmayın. Eğer Kerkük Kürdistan’ın kalbi ise ki öyledir o halde kalbinize sahip çıkın sessiz ve tavırsız kalmayın.