
PeyamaKurd- Türkiye’deki ekonomik problemler yaşamı etkilemeye ve birçok dezavantajı da beraberinde getirmeye devam ediyor. Bu problemlerin ana kaynağı, Ağustos ayında beliren kur şoku, ABD ile yaşanan siyasi gerilim, Eylül ve Ekim 2018 enflasyon oranının %25,24 olarak açıklanması olarak gösteriliyor. Fakat perde arkasında ise Türkiye’nin ithalat ve ihracat arasındaki döviz farkını koruyamaması, ülke içinde ihale usulü yaptığı ticari faaliyetler, vergi oranlarındaki artış ve bununla beraber gelen işsizlik oranları da ekonomiyi etkileyen problemler arasında yer alıyor.
Uzmanlar, Türkiye’deki ekonomi politiği değerlendirirken birçok teori ve olasılığı da hesaba katarak görüş belirtiyorlar. Türkiye‘deki banka ve şirketlerin bir yılda 182 milyar dolar dış borç ödemesi gerektiğini belirten Die Welt Gazetesi Ekonomi Editörü Holger Zschaepitz, “Türkiye’nin bunu tek başına ödemesinin mümkün olmadığını“ belirtenlerden biri konumunda. Zschaepitz ayrıca yorumuna şunları da ekliyor, “Türkiye, Uluslar Arası Para Fonu’ndan (IMF) yardım isteme noktasına geldi.“
“Türkiye mucizesi parçalanmaya başlıyor“
Zschaepitz Türkiye’deki kalkınmayı ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın ekonomik mucizesini “Çok sayıda altyapı yatırımları ve şirketlerin borçlanarak bu alana katkı sağlamasının teşvik edilmesi“ şeklinde yorumluyor. Holger Zschaepitz yorumuna şu şekilde devam ediyor, “Türkiye’deki bu sistem, ekonominin %7 gibi bir oranla büyümesini sağladı. Ancak bu çok hızlı büyüme ekonomide aşırı derecede ısınma anlamına geliyor. Bu süreçte büyük bir cari açık oluştu. Türkiye, ihraç ettiğinden çok daha fazla mal ithal etti. Oluşan finansman açığı da gittikçe büyüme gösterdi.
Gayrisafi yurt içi hasılanın (GSYİH) %6’sına denk gelen bu açığın artık yurtdışından yabancılar tarafından finanse edilmesi gerekiyor. Ancak yabancılar Türkiye’ye bakarken hukuk devleti ve siyasi istikrara göre karar veriyor ve “Bu kredileri artık vermek istemiyorum“ diyorlar.
İşte bu nedenden dolayı Türkiye mucizesi parçalanmaya ve yıkılmaya başlıyor.“
“Türkiye, IMF’den yardım isteme noktasına geldi“
Holger Zschaepitz, Türk Lira’sının (TL) değer kaybetmekte olduğunu ve Türkiye’nin içinde bulunduğu durumu görüyoruz. Aslında bakarsanız Türkiye IMF’den yardım isteme noktasına geldi diyerek, “Ama Erdogan bunu asla yapmayacaktır çünkü o çok gururlu biri. Bu yardımı istediği taktirde belirli koşullara riayet etmesi gerekmekedir“ ifadelerini kullanıyor.
Zschaepitz Türkiye’nin içinde olduğu ekonomik karmaşa için, “Örneğin bana, Türkiye’nin kredi notu karnesindeki gerilemeyi ve kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin notunu düşürdüğünü ayrıca TL‘nin değer kaybettiğini görseniz ne yapardınız? diye sorarsanız benim size yanıtım, İstikrari sağlayacak önlemleri devreye sokmaya çalışır, reformcu ve Batı yanlısı bakanları atardım“ şeklinde olurdu diyor.
“Bu sürece bir şekilde dur demek gerekecek“
Zschaepitz şöyle devam ediyor: “Peki Türkiye’deki mevcut kabinede ne görüyoruz? Mehmet Şimsek gibi finans piyasaları için güvenilir isimlerin de hükümetten uzaklaştırıldığını görüyoruz. Bunun ötesinde Erdoğan çıktı, “2 yıl önceki darbe girişiminde yapmadıklarını yapmak istiyorlar. Batılı güçler beni finans piyasalarında bitirmek istiyorlar“ dedi.
Bir masal yazılıyor oysa Erdoğan bu durumda gururunu bir kenara koyup, “Evet ben bir hata yaptım, yardıma ihtiyacım var güvenilir insanları görevlendirmeliyim“ diyebilir. O, bunları yapmak yerine inatla, “Ben haklıyım yoluma devam edecegim“ diyor. Bu tavırla devam edilirse, Lira değer kaybetmeye, enflasyon tırmanmaya devam edecek ve Türkiye’nin içine sürüklendiği bu sürece bir şekilde dur demek gerekecek.“
“2019’da şirketlerin ödeme yükü daha da artacak“
Bazı ekonomi analistleri ve yorumcuların Türkiye ekonomisinin çökmenin eşiğine geldiği yorumlarına katılmadığını da belirten Holger Zschaepitz, “Gidişatı o kadar da kötü görmüyorum, Türkiye’de ekonomi büyüme devam ediyor. Ancak önümüzdeki yıl bankalar ve şirketler 182 milyar Dolar borç ödeme zorundalar. Lira değer kaybettikçe kredileri Dolar üzerinden alan fakat gelirleri Lira üzerinden olan şirketler için maliyetler daha da yükselecek.
Belli bir noktadan sonra bu durum şirketler ve bankalar açısından sürdürülemez noktaya gelecek. Oysa hiçbir ekonomi, bankaların batışına göz yumamaz.
Bankacılık krizleri eninde sonunda bir devlet krizine dönüşüyor. Çünkü bankalar ulusal ekonomilerin kalbini oluşturuyor ve bu noktada da bankaların kurtarılması gerekiyor. Finans sisteminde olası bir çöküş yaşanabilir bu çöküşte beraberinde Türkiye ekonomisini aşağıya doğru sürükleyebilir“ ifadelerini kullanıyor.
| Analizin çeviri ve derlemesi PeyamaKurd'e aittir.