image

"İhanetçi ve işgalcilerin saldırılarına Sihêla ve Pird’den devam etmek istiyorlardı, ancak Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesut Barzani yaşananları kabul etmeyerek  Kürdistan sınırlarını korumak için Peşmerge güçlerini toplayarak gereken tüm talimatları vermişti."


PeyamaKurd - Dünyanın tüm uluslarının tarihinde, iyi ve kötü günler, başarılar ve başarısızlıklar, yurtseverlik ve ihanet tecrübesi bulunmaktadır. Fakat bazı ulusların tarihinde öyle ihanetler vardır ki, asla unutulmayacak boyuttadır. Tıpkı 16 Ekim ihaneti kadar acı ve utanç veren kirli ihanet gibi. Bu ihanet 21. Yüzyılda Kürtlere tekrar yaşatılmak istendi.

Kürdistan Bölgesi Hükümeti, Irak ile temel konularda anlaşma sağlayamayıp çözüm üretemeyince, kendi kaderini tayin hakkına karar vererek 25 Eylül 2017’de referanduma gitmeyi kararlaştırmış ve Bağımsız Kürdistan için ilk adımını atmıştı.

“16 Ekim klikinin kendi milletine kirli ihaneti”

Referandum kararının alınmasının hemen ardından, gerek içerde gerek uluslararası mecrada tasfiye hareketleri başlamış ve referandum karşıtı cephe ortaya çıkmıştı. Bu cephenin tek ve yegane bir amacı vardı o da ‘referandumun yapılmasına kesin ve net biçimde engel olmak’ idi.  

Fakat tüm kirli oyun ve planlara rağmen ’25 Eylül 2017’ tarihinde referandum için Kürtler sandıklara giderek oylarını kullandılar. O tarihte hem Kürt halkı hem de birçok siyasi parti lideri ‘Kürdistan’ın bağımsızlığı için evet dediklerini’ tayin ettiler.

Fakat işler elbette istendiği gibi yolunda gitmeyecek ve Kürdistan düşmanlarının bir noktada patlak verecekti. Referandumun ardından YNK’li Lahor Şeyh Cengi Talabani kolları sıvayarak İran kanadı ile ilişkileri güçlendirdi ve akabinde bir plan yapıldı. İki tarafın kirli planı 15 Ekim’de hazır hale getirildi. Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK), Haşdi Şabi, Lübnan Hizbullah milisleri ve İran ordusuna bağlı Pasdaran güçleri arasında bir anlaşmaya varıldı.

“‘Çete kuzen grubunun asla unutulmayacak ihaneti”

16 Ekim 2017 gecesi Irak Ordusu, Haşdi Şabi ve ABD tarafından öldürülen Qasim Süleymani liderliğindeki İran güçleri, Tuzxurmatu, Kerkük ve Xaneqin ilçelerinde saldırı başlattı. Aynı dakikalarda ‘çete kuzen grubu’ da Peşmerge Birliklerine, Irak güçleri ve Haşdi Şabi milislerine yol açmalarını emretti.

Fakat YNK Genel Sekreteri Kosret Resul Peşmergelerin cephelerinden ayrılması emrini kesin bir dille reddetti. Ancak 16 Ekim ihanet kliki orada bulunan Peşmergelerin çoğunu öldürdü. Şehit düşen Peşmergeler genelde arkadan vurulmuş halde bulundular.

İşte YNK’li Lahor Cengi Talabani kendisine bağlı olan YNK’nin bazı Peşmergelerinin eliyle bu cinayeti işlemiş ve kendi halkına ihanet etmişti. Aynı olay Kerkük’ün güneybatısında da yaşanmış ve Peşmergelere haber verilmemiş ve bu Peşmerge birliği, Irak ordusunun Kerkük’e girdiğinden habersiz idi. Böylece 25 Peşmerge Haşdi Şabi’nin pususuna girmiş ve hepsi şehit düşmüştü. Ardından da Kerkük işgal edilmişti.

16 Ekim 2017’de Kürtler açısından karanlık bir tarihtir. Çünkü ülkenin salt işgalcilere devredilmesi değil, aynı zamanda Kürt halkının kimliğinin yok edilmesi, gururu incinmesi ve fedai Peşmergelerin küçük düşürülmesinin bir planıdır. Kürt halkı o günkü iç ihanet sonucu tekrar tekrar arkadan hançerlenmişti hem de kendi öz oğulları tarafından!

16 Ekim ihanetinin hedefi sadece Kerkük ve güney yönetimi dışındaki diğer Kürt bölgeleri değildi. İşgalci güçler ve ihanetçi kuzen çete grubu, Erbil’e girerek Güney Kürdistan’ın statüsünü de yok etmek istiyorlardı. 16 Ekim günü Aras Şêx Cengi Talabani işgalci güçlerin yanında basına konuşarak Irak ordusunun Erbil’e doğru ilerlediğini söylemekten çekinmiyordu.

16 Ekim’den sonra söz konusu ihanet şebekesinin planları sona ermemiş, sınır kapıları kapatılmış, siyasi ve ekonomik ambargo uygulanmıştı. Fakat bu sıralarda Kürdistan Peşmergeleri de topraklarını savunmak için hazırlanıyordu. Düşmanın durmayacağını biliyorlardı ve özgür Kürdistan’ın parçası olan Güney Kürdistan üzerindeki tehlikenin büyük olduğunu sezebiliyorlardı.

“Başkan Barzani liderliğindeki Peşmergeler’den destansı direniş”

İhanetçi ve işgalcilerin saldırılarına Sihêla ve Pird’den devam etmek istiyorlardı, ancak Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesut Barzani yaşananlara el atarak Kürdistan sınırlarını korumak için Peşmerge güçlerini toplayarak gereken tüm talimatları vermişti.

Peşmergeler de destansı bir direniş sergileyerek, Pirdê’de işgalcilerin Abraham tanklarını havaya uçurmuş, yüzlerce silahlı Haşdi Şabi milisi öldürülmüş, Pirdê ve Sihêla’da işgalcilerin Kürdistan topraklarına girmelerine izin verilmemişti.

Peşmergeler üç kasaba da özellikle Pirdê ve Sihêla’da tarihi bir destan yazmış ve dünyaya sunmuştular. Peşmergeler kanlarını kutsal Kürdistan topraklarına dökmüş ve şehit düşmüştüler. Böylece işgalcilerin belini kırıp 16 Ekim ihanet grubunun hayallerini yerle bir etmiştiler.

Tüm bu yaşanan gelişmeler, 16 Ekim’de Kürt milletini derinden hançerlemiş olsa da, Kürt milleti Kürdistan bağımsızlık referandumunu kendisi için büyük bir zafer, onur, ulusal kimlik ve bağımsızlığın tapusu olarak görüyor. Bu büyük zafer artık tarihe mal olmuş bir belgedir ve hiçbir ihanet bunu ne yok edebilecektir ne de gölgede bırakacaktır.