
PeyamaKurd - Halkların Demokratik Partisi (HDP) ve Kandil arasında sürtüşme devam ediyor. HDP içindeki Kürt (çü) vekillerin tasfiye edilmesi ya da sürgünde göndertilmelerinin ardından uzun bir süredir Kandil ile partinin arasında bir sürtüşmenin olduğu hissediliyordu.
Hatta biraz ileriye taşırsak Erdoğan’ın geçtiğimiz aylarda "Öcalan, Demirtaş'ın verdiği mesajlardan rahatsız. Elimizde böyle bir bilgi var ki söylüyorum" sözleri gündeme damga vurmuş ve Kandil ile HDP arasındaki çekişmeden Türkiye’nin bihaber olmadığı ortaya çıkmıştı.
HDP ve birçok parti, Erdoğan’ın bu sözleri üzerinden gündem sarmalı yarattılar ama bu da her zaman olduğu gibi ‘günlük siyaset’ olarak karşımıza çıktı ve rafa kaldırıldı.
**
Fakat, Kandil ile HDP arasındaki çekişmeye (iç problemler de denebilir) ilişkin en dikkat çeken açıklama ise PKK Eğitim Komitesi Üyesi Nurettin Demirtaş’tan geldi. Demirtaş, Yeni Özgür Politika’daki köşesinde HDP’nin kendisini “Kürt Temsilcisi, Kürt Partisi” olarak göstermesini eleştiren bir yazı kaleme aldı.
Nurettin Demirtaş yazısında HDP’yi net bir dille eleştirirken şu sözleri dile getirdi:
“…. Açık konuşmakta yarar vardır: HDP’yi Kürt Partisi, temsilcilerini de Kürt temsilcisi olarak göstermek ve Bakurê Kürdistan’a sıkıştırmak AKP’nin özenle çalıştığı ve kısmen başardığı bir senaryodur. Kürt halkı başta olmak üzere tüm demokrasi güçleri için en büyük siyasi tuzak budur. HDP programına bakılsa bile ‘Kürt Partisi’ ve onun temsilciliği gibi bir misyonun olmadığı net olarak görülür.
Bu perspektifte ülkenin bir numaralı sorununun Kürt sorunu olduğunu söylemek gayet doğal ve gereklidir. Ancak bunu yaparken HDP’yi sadece ‘Kürt Temsilcisi, Kürt Partisi’ olarak sunmak ise aynı oranda yanlıştır.
Amed’den İstanbul ve Ankara’ya dek hemen her kademedeki temsilcinin dilinden HDP’yi Kürt Partisi gibi sunan değerlendirmeler duymak kaygıları artırıyor. Tedbirler alınmazsa tüm bu yanlışlar normal görülmeye devam edilecek ve düzeltilmeyecektir.”
Nurettin Demirtaş’ın HDP’yi eleştiren yazısı gündem olurken HDP’nin ‘Bir Kürt partisi’ olmadığı gerçekliğini de Kandil tarafından belgelemiş oldu.
**
Türkiye’de seçim gündemi devam ederken 6’lı masada kendisine ‘yer verilmeyen’ HDP açıklamalar karşısında henüz sessiz.
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar da, Parti Meclisi toplantısı açılış konuşmasında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve HDP kongresi hakkında bilgiler verdi. Sancar, ‘Demokratik Türkiye için geliyoruz. Bu ülkenin demokratik geleceğini, bu ülkede barış umudunu dimdik ayakta tutacağız” dedi.
HDP’nin Kürt partisi olmadığı ayan beyan ortadayken, ‘Kürtlerin, milli bilincinin de sisteme entegre edilmek için kurulmuş olduğu gün yüzündeyken” Kürtlerin HDP’yi hala Kürt partisi olarak kabul etmesi, sadece Kürtlere ait olduğunu içselleştirmesi çok yanlış bir durumdur.
“6’lı masa senaryosu yeni bir şey değil”
Çok değil yakın geçmişin arkeolojik bir kazısını yaptığımız zaman HDP içinden birçok sesin, partilerinin Kürt partisi olmadığını dile getirdiklerini de görmekteyiz.
Örneğin geçtiğimiz senenin başında HDP İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu mecliste yaptığı bir konuşmada AKP'lilere seslenerek, "Biz Kürt partisi değiliz!” demişti.
Aynı şekilde birçok HDP’li vekil de partinin tek başına Kürtlerin temsilcisi olmadığını dile getirmişti.
Bugün 6’lı masaya kabul edilmeyen HDP’nin durumu yeni bir şey değil. Hatırlayalım 2015’te meclisteki komisyon görüşmelerine ilişkin HDP’yi eleştiren Bülent Arınç, "Meclis'te 4 parti var 3'ü 'HDP ile ortaklık kurmam' diyor. İstenmiyorsun, sevilmiyorsun, çünkü senin elinde silah, tehdit, baskı var" demişti.
HDP’nin istenmeme durumu her ne kadar ‘Kürtlük’ üzerinden lanse edilse de totalde sadece buna bağlı değildir.
Evet HDP görünürde Kürtleri destekleyen bir partidir ama resmi tüzükte Kürtlerin değil, halkların partisidir.
***
“Kandil, HDP’nin farkında!”
Kandil bunun farkındadır. Kandil de HDP’nin meşru ya da post-meşru politikalarından rahatsız olacak ki partiyi net bir dille eleştirmeye başlamış.
Nurettin Demirtaş’ın yazısındaki, “Tedbirler alınmazsa tüm bu yanlışlar normal görülmeye devam edilecek ve düzeltilmeyecektir” sözleri iyice tartılmalı ve HDP’nin içinde bulunduğu müphem siyasetin ne manaya geldiğini çözümlenmelidir.
Ayrıca Demirtaş’ın, “Açık konuşmakta yarar vardır: HDP’yi Kürt Partisi, temsilcilerini de Kürt temsilcisi olarak göstermek ve Bakurê Kürdistan’a sıkıştırmak AKP’nin özenle çalıştığı ve kısmen başardığı bir senaryodur” sözleri en çok dikkat çeken ve gündemden düşmemesi gereken tenkitlerdir.
Hatırlayalım, Temmuz 2014’te dönemin Türkiye Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay açılım süreciyle ilgili bir konuşma yapmış ve “HDP, MİT talimatı ile kuruldu” demişti.
**
Bugün gelinen noktaya baktığımızda HDP içinde Kürt vekil neredeyse yoktur. Çoğu tasfiye edilip ya da sürgüne göndertildiler parti ‘Türk solu ile demokratik ben-merkezci’ isimlerin tekeline kalmış duruma geldi.
Kandil bu olguyu net biçimde görmekte ve artık açık açık eleştirmektedir. Ayrıca direkt olarak Kürtlere seslenerek, “HDP’yi Kürt Partisi, temsilcilerini de Kürt temsilcisi olarak göstermek” yanlıştır diyebilmektedir.
“Pro-milliyetçi Kürt partileri hamle yapmalıdır”
Sürekli Kürdistan Demokrat Partisini (KDP) eleştiren Kürt medyası ve şekillendirdiği kitlesi biraz da direkt Kandil’den gelen bu eleştirilere kulak asıp HDP’yi eleştirmelidir.
Kürtler, belki birçok politikadan habersiz içten bir duyguyla HDP’ye oy veriyor olabilir ama Kürt medyası ve Kürt entelektüellerinin bu konuda yoğun adımlar atması ve Demirtaş’ın eleştirilerini Kürtlere ulaştırmalıdır.
HDP’nin Kürt partisi olmadığı aşikâr iken; HDP’yi eleştiren ‘pro-milliyetçi Kürt partilerinin’ de masa başında konuşup zaman kaybetmemesi yeni bir parti ya da ortak bir politika ile ‘Kürtlerin eski kimliğini’ kazandırmaları gerekmektedir.
Çünkü bu görev başlı başına Pro-Kürt milliyetçisi olarak onlara düşmektedir, halkların partisi olan HDP’ye değil!