
PeyamaKurd - Elazığ Fırat Üniversitesi İİBF Maliye Bölümü araştırma görevlisi Hifzullah Kutum, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım nedeniyle gözaltına alındı. Kutum’un üniversitedeki oda kapısına Türk bayrak asıldı.
Sosyal medyada yaptığı “Şoreşa Îlonê hemû Kurdan pîroz be, Bijî Kurdistan” (Eylül Devrimi tüm Kürtlere kutlu olsun. Yaşasın Kürdistan) paylaşımı gerekçesiyle rektörlük tarafından önce açığa alınan Hifzullah Kutum ardından gözaltına alındı.
Üniversiteki odasında gözaltına alınan Kutum, polis aracına bindirilirken bir grup tarafından, ‘PKK’lı ş*refsiz’ ve ‘Fırat’ta terörist istemiyoruz’ denilerek darp edilmeye çalışıldı. Ülkü Ocakları Elazığ İl Başkanlığı tarafından ise şehir merkezine, “Ne Kürdistan’ı ulan, hayali Kürdistan olanın sonu kabristan olur” pankartı asıldı.
“Mesele bayrak değil, mesele Kürtlerin yokluğu üzerine sistemli politikalardır”
Türkiye’deki Kürt karşıtı tutum gün geçtikçe daha vahim bir durum alıyor. Sadece bayrak için gözaltına alınmak değil… Hatırlarsanız geçtiğimiz yıl Erbil’den, Trabzon’a giden Kürt bir aile feci şekilde darp edilmişti. Diğer yandan geçtiğimiz yaz ayının başlarında yine Kürdistan Bölgesi’nden bir aile Türkiye’ye gitmiş ve Mersin’de kendilerini takip eden araçtakilerin onları feci şekilde darp etmişti. Irak ve Kürdistan Bölgesi seçimleri için bayrak ihalesi verilen şirketin Kürdistan Bölgesine göndereceği bayrakları belediye başkanı tarafından yakılmıştı.
Görüldüğü üzere mesele sadece ‘Bijî Kürdistan ya da herhangi bir paylaşım’ değil. Mesele Türkiye’deki devlet yahut iktidar varlığının, Kürtlerin yokluğu üzerine bina edilmiş bir sistem üzerine eklemlenmesinin yansımalarıdır.
“Melle Mustafa Barzani’nin fotoğrafı Kürdistan Parlamentosu’nda yer alıyor”
Öte yandan “Şoreşa Îlonê hemû Kurdan pîroz be, Bijî Kurdistan” (Eylül Devrimi tüm Kürtlere kutlu olsun. Yaşasın Kürdistan) paylaşımı bir suç ya da herhangi bir bölücü anlam içeren bir paylaşım değildir. Eylül Devrimi, bizzat Kürdistan Bölgesi’nin Melle Mustafa Barzani ve kahraman Peşmergelerinin, Irak’a karşı kazandığı bir zaferdir. Ayrıca Melle Mustafa Barzani’nin fotoğrafı Kürdistan Parlamentosu’nda yer alan resmi bir belgedir.
Türkiye’deki Kürdistan algısı olağanüstü şovenist duyguların kabarmasına zemin hazırlamaktadır. Halkın vermiş olduğu şiddet eğilimli reaksiyonlar tamamen devletin politikalarına bağlı bir süreçtir.
Oysaki, Türkiye Cumhurbaşkanı, başbakanı, içişleri bakanı, savunma bakanı vb… birçok bakan ve kurum Kürdistan Bayrağı önünde poz vermiş ve o bayrağı Ankara’da dalgalandırıp resmi kabul etmiştir.
Bu çerçeveden bakıldığında, Türkiye’de ‘Filistin, ABD, İngiltere, Çin, İran, Azerbaycan, Türkmenistan vb…” bayraklar açıldığında Türkiye sokaklarında ‘Devletsiz Filistin’e’ özgürlük istendiğinde hiçbir sorun olmazken, Kürtlerin kendi mücadelesini ve yaşadıkları yer olan Kürdistan coğrafyasını dile getirdikleri zaman ‘ölüm ile karşı karşıya kalmaları’ 21. Yy şartlarına göre çok endişe veren bir durumdur.
“Erdoğan, mecliste Kürdistan için ne demişti?”
Kürdistan coğrafyasını TBMM’de bizzat dile getiren isimlerden birisi de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır. 2013 yılındaki Diyarbakır ziyaretini değerlendiren Erdoğan şu sözleri kullanmıştı:
”Kürdistan" ifadesini kullandığı için yöneltilen eleştirilere de "CHP, MHP yöneticileri, Meclis kütüphanesine gittiklerinde, ilk Meclis, gizli celse zabıtları okuduğunda, bugün karşı çıktıkları şeyi görecekler. Kürt kelimesini o Meclis'te görecekler. Gürcü, Laz, Arap, Boşnak kelimelerini o zabıtlarını görecekler, Kürdistan kelimesini, o Meclis zabıtlarında görecekler. Anasır-ı İslam kavramını, o zabıtlarda görecekle.”
Kürdistan Bölgesi Bayrağı, dünyanın her yerinde resmi ve kabul gören bir bayraktır. Kürt meselesini PKK’ye indirgeyip Kürtlerin varlığını PKK ile ilişkilendirmekte yanlış bir tutumdur. Ve Kürtlerin yokluğunu isteyen tüm tarafların işine gelmektedir.
Kürdistan Bölgesi Hükümeti, üzüntü veren bu duruma ilişkin bizzat Türkiye ile diyaloga girmeli ve gerekenin kati suretle yapılması gerektiğini Ankara tarafına iletmelidir.
Unutulmamalıdır ki, Kürdistan Bayrağına yapılan her bir saldırı girişimi ve bayrak üzerinden yapılan her bir şoven eylem bizzat Kürt milleti ve Kürdistan Bölgesi hükümetine de yapılmış doğrudan bir saldırıdır.
Erbil Hükümeti, Türkiye’den bizzat bu yanlış algının düzeltilmesini istemeli veba konunun üzerinde durmalıdır. Yoksa kendisine sempati duyan kuzeyli birçok insanın da kaybını yaşayacaktır.