
PeyamaKurd - Nadia Murad, Şengal’in Koço köyünde IŞİD terör örgütü tarafından kaçırıldı. Kendisi, kız kardeşleri ve kız yeğenleri üç ay boyunca esir tutuldu, defalarca cinsel saldırıya uğradılar. Nadia Murad yaşadıklarını ‘Son Kız: Esaretimin Hikâyesi ve IŞİD’le Mücadelem’ adlı kitapta kaleme aldı.
Türkiye’de yayın yapan Hürriyet Gazetesi’nden İpek İzci’ye kitabına ve yaşadıklarına ilişkin röportaj veren Murad röportajının bir bölümünde şu ifadeleri kullanıyor, “Saddam rejimi, Ezidilerden kendilerini Arap olarak tanıtmasını istiyordu. Ezidileri, bebeklerine Arap ismi vermeleri konusunda zorladılar. Okullarda Arapça eğitim verildi, tarih kitaplarında Ezidiler yoktu.
Kürtler de devlete karşı tehdit olarak tasvir ediliyordu. 2003’teki Amerika-Irak Savaşı’ndan sonra Saddam rejimi sona erince topraklarımızı Kürt yönetimi ele geçirdi. Sokakların, köylerin, binaların, yeni doğan bebeklerin isimlerini değiştirmeye başladılar. Bu sefer herkes kendini Kürt olarak tanımlamak zorundaydı. Yoksa cezalandırılacaktık ve hiçbir ihtiyacımız karşılanmayacaktı. 2014’teki IŞİD saldırısına kadar bu bölge onların kontrolünde kaldı.”
‘Herkes kendini Kürt olarak tanımlamak zorundaydı?’
Geçtiğimiz yıl Nobel Barış Ödülü'nü alan ve şu an aktif olarak Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi’ne (UNODC) çalışan Murad, röportajının bu bölümünde Herke kendini Kürt olarak tanımlamak zorunda idi diye bir demeç veriyor. Ki kendisi aldığı ödü için, “Kürtlere bağışlıyorum” ifadelerini kullanmış bir isim.
Bu kısım gazetenin çeviri yaptığında algı yaratmak için koyduğu bir bölüm mü ya da gerçekten öyle mi? Buna yönelik elimizde net bir kanıt yok. Ama eğer bu sözler ona aitse bu gerçekten vahim ve bir o kadar da korkunç bir durumdur.
2014 yılında IŞİD terör örgütünün Şengal’e saldırdığı zaman imdada koşan ve milletini koruyan yine Kürtler oldu. Oradaki Kürt güçler hiçbir zaman kendinden farklı bir toplumu asimile etmeye kalkmadı (Ki Kürtler imanlı bir millettir. Allah’ın yarattığı bir kimseyi kendisini inkâr edecek konuma getirmez), sadece kontrolü ele aldığında ‘Kürt kültürü ve kendi felsefeleri üzerinden bir sistem yaratmaya çalıştılar.
Êzdîler Kürtçe konuşan, Kürtçe ibadet eden, Kürt kültürü ile yaşamını sürdüren bir halk. Êzdîler hakkında birçok tartışma olmakla beraber, Êzdîlerin geneli kendisini Kürt kabul etmekte.
‘Nadia Murad kimin projesi’
Nadia Murad’ın ‘Kürt olarak tanımlamaktaydı’ açıklaması ‘Nadia Murat kimin projesi ve Kürtler hakkında nasıl bir algı yaratmaya çalışıyor?’ sorusunu getiriyor. Röportajında Kürt olmamız istendi ifadelerini kullanan Nadia Murad’ın kendisi de Kürtçe konuşan biri. IŞİD öncesi Kürtçe konuşan ve Şengal’de yaşayan birinden ‘Kürt olması nasıl istenebilir ki?’ burada açık bir çelişki göze çarpmakta.
Bu aşamada, ‘Acaba birileri Murad’ın yaşamındaki boşluktan yararlanıp, Kürtler hakkında subliminal mesajlar vermeye mi çalışıyor? Yoksa Nadia Murad tüm açıklamalarını içinden geldiği gibi mi yapıyor? Sorularını da akıllara geliyor.
Kürt kuvvetleri dün IŞİD’e karşı zaferini ilan edip dünya basının gündemi olmuşken, dünya liderlerinden onlra tebrikler yağarken, Kürtler tüm insanlık adına savaşmışken, Nadia Murad’ın kendilerini koruyan ‘Kürtleri’ işgalci şeklinde lanse etmesi çok çok vahim ve korkunç bir durumdur.