
PeyamaKurd - Rusya ve Ukrayna arasındaki gerilim giderek yükselirken, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ülkesinin uluslararası konumunu yeniden dizayn etmeye ve Rus-Ukrayna krizinden en iyi şekilde yararlanmayı hedefliyor.
Rus kuvvetlerinin son birkaç hafta içinde Ukrayna sınırına yaptığı yoğun seferberlik, Ukraynalı siviller ve Batılı liderler arasında endişeyi körükledi. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, son günlerde NATO'ya karşı talepler ve suçlamalarda bulundu.
Putin, komşu ülkeye yönelik agresif bir gündem de benimseyerek savaş tehdidinde bulundu. Erdoğan, bu istikrarsız ve belirsiz ortamda ülkesinin eşi benzeri görülmemiş ekonomik sorunları ve iç zorluklarıyla uğraşırken diğer yandan da Türkiye'nin stratejik çıkarlarını hesaplıyor.
Orta Doğu ve Kuzey Afrika hakkında derinlemesine haberler ve analizler sunan çevrimiçi haber analizi dergisi InsideArabia, Rusya-Ukrayna gerginliğine Erdoğan’ın dahil olması konusunu ele aldı.
Dergi yazarlarından Alex Kassidiaris’ın kaleme aldığı, “Rusya-Ukrayna Krizi Ortasında Erdoğan’ın kumarı” başlıklı makalede, Erdoğan’ın Türkiye’deki sorunları unutturup bir kez daha dış politikasında değişiklikler başlatarak Türkiye'yi ihtişamlı günlerine döndürmek istiyor sözleri yer alıyor.
‘Diplomatik çözüm için arabuluculuk önerisi’
21 Ocak'ta Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, taraflar arasında güven ve barışı yeniden inşa etmek için Moskova ve Kiev arasında arabuluculuk yapmaya istekli olduklarını açıkça belirtti. Erdoğan, Rusya ve Ukrayna için diplomatik bir çözüm bulmaya fazlasıyla hevesli görünüyor.
Türkiye'nin Rus-Ukrayna krizine müdahil olma isteğinin iki yönlü açıklaması var:
Birincisi, Erdoğan, ülkesindeki ekonomik sorunlar, hızla artan enflasyon, Türk lirasının sürekli değer kaybı, ve iktidarının yaşayabilirliği problemler gündemde olduğu için uluslararası konumunu yeniden kurmaya çalışıyor. Erdoğan bir kez daha dış politikasında değişiklikler başlatarak Türkiye'yi ihtişamlı günlerine döndürmek istiyor.
İkincisi: Türkiye'nin çıkarları, hem Ukrayna hem de Rusya'daki ilişkilerine kadar götürülebilir. Yaklaşan bir çatışmanın her iki ülke üzerinde de muazzam bir etkisi olacağı göz önüne alındığında, Ankara'nın önümüzdeki aylarda karşılıklı ticaret hacimlerinin daralmasını beklemesi gerekir. Ki bu da Türkiye'nin zaten kırılgan olan ekonomisi için felaket olabilir.
Erdoğan'ın ikili ilişkiler aracılığıyla kurduğu bu siyasi koz, pasif bir gözlemci olması halinde riskli bir durum. Ankara'nın mevcut Rus-Ukrayna durumu ve uluslararası endişelerden nasıl yararlanabileceğini anlamak için, Türkiye, Rusya ve Ukrayna arasındaki ilişkileri dikte eden bireysel faktörleri göz önünde bulundurmak çok önemlidir.
“Türkiye'nin iki ülke ile olan stratejik ilişkisi nedir?”
Türkiye, 2014 yılında yarımadanın ilhakından bu yana, özellikle Moskova ve Kiev arasındaki kilit sürtüşme noktalarından biri olan Kırım'da Ukrayna ile yüksek bahisli bir ilişkiye sahiptir. Kırım Tatarlarının varlığı Türk dış politikasının temel bir parçasını oluşturmaktadır. Bu durumda, Kiev, Türkiye'yi Rusya'nın ilhak ettiği Ukrayna bölgelerinin statüsünü devirme mücadelesinde bir müttefik olarak memnuniyetle karşılarken, Türk cumhurbaşkanının stratejik hedefleri Ukrayna hükümetinin çıkarlarıyla uyumlu görünüyor.
Ankara ile Kiev arasındaki siyasi yakınlaşma ikili ilişkilerini daha da geliştirmiş durumda. 2019 itibariyle, Ukrayna hükümeti Türkiye'yi kilit ekonomik ortaklarından biri olarak tanıdı. Türkiye, kısa süre önce ülkeye 4,1 milyar doların üzerinde yatırım yaptıktan sonra Ukrayna'nın en büyük yabancı yatırımcısı olarak belirlendi.
İki devlet arasındaki artan işbirliği, savunma sektörüne de taşındı ve değeri 60 milyon doların üzerinde olduğu tahmin edilen büyük bir drone anlaşmasıyla sonuçlandı. Ankara, drone işini ve diplomasisini genişletirken, Ukrayna hükümeti tarafından düzinelerce drone satın alınması, Kiev'in operasyonel yeteneklerini büyük ölçüde yükseltti.
Türkiye'nin Rusya ile olan ikili ilişkileri ise daha şaibeli. Dış politika alanındaki gerilimleri ve çatışan çıkarları ne olursa olsun – Suriye ve Libya ihtilaflarında gösterildiği gibi – Moskova ve Ankara, göz ardı edilemeyecek güçlü bağlar kurdular.
Rusya ile yapılan S-400 anlaşması Türkiye-NATO ilişkilerinde özellikle ABD açısından bir diken oldu. Anlaşma NATO’nun, Moskova'nın çok gizli istihbarata potansiyel erişimiyle ilgili endişelerini artırdı ve üst düzey ABD’yi, Ankara'ya yönelik yaptırımlar uygulamaya sevk etti. Ayrıca ekonomik mecrada Rusya, Türkiye'nin en büyük ticaret ortaklarından biri olmaya devam ediyor.
“Erdoğan ‘Kazan-Kazan’ formülünü hedefleyecek”
Türkiye'nin her iki ülkedeki çıkarları düşünüldüğünde bakış açısını anlamak kolay. Yine de, Ukrayna ile Rusya arasında olası geniş çaplı ve uzun süreli bir çatışma Rusya ile Batı arasındaki gerilimi kesinlikle artıracak olsa da, Türkiye tarafından Erdoğan'ın lehine araçsallaştırılabilir.
Türkiye, Karadeniz'e erişim sağlayıp boğazları kontrol ederek Ukrayna'ya taktik ve savunma açısından çok şey yapabilir. Erdoğan hiçbir şekilde Batı çıkarlarına göre hareket etmek için Moskova'ya karşı koşulsuz durmayacak.
Bunun yerine, tüm taraflarla müzakerelere devam edecek, Kiev'e savunma satışları pompalayacak, Batı'ya Türkiye'nin Rusya'nın genişlemesine karşı benzersiz bir jeostratejik engel olduğu fikrini satacak ve perde arkasında Putin ile bir modus vivendi (geçici anlaşma) modelini sürdürecek.
Türkiye hem ülke içinde hem de dışında şu an için büyük krizler ile uğraşıyor. Ve öyle görünüyor ki Erdoğan, ya barışçıl bir çözümü destekleyerek ya da dolaylı olarak potansiyel bir çatışmaya dahil olarak, iktidarı için bir kazan-kazan formülü hedefleyecek.
⇒ Farklı konulardaki analiz ve görüşlere bu LİNK üzerinden ulaşabilirsiniz