
PeyamaKurd - Şırnak'ın Uludere ilçesinin Gülyazı ile Roboski Köyü'nde yaşayan, 19 çocuk ve 34 köylünün Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) ait iki savaş uçağı ile 28 Aralık 2011 tarihinde bombalanmasını 9’uncu yılına girmek üzere.
Mazlum Der ve İnsan Hakları Derneği (İHD) tarafından birçok defa soruşturma açılmasına rağmen yargı önüne çıkarılan kimse olmadı. Mağdur yakınları ise hukuki süreçlerden sonuç alamadı. Diğer taraftan askeri savcılık ise kovuşturmaya yer olmadığı kararına vardı.
Katliam günü ne oldu?
Askeri savcılığın o gün hazırladığı rapora göre insansız hava araçlarıyla (İHA) saat 17:20 civarında ısı kaynaklarını tespit ettiklerini ifade edildi. Saat 17:50 civarında ise dönemin 23'üncü Jandarma Sınır Tümen Komutanı Tümgeneral İlhan Bölük tarafından görüntülerdeki kişileri "terörist" olarak lanse etti. Türkiye Genel Kurmay Başkanlığı Hava Harekatının daha uygun olduğunu karar kıldıktan sonra saat 20:00’da operasyon emrini verdi.
1. Bomba 21:43’te
2. Bomba 22:02’de
3. Bomba 22:16’da
4. Bomba ise 22:24’te atıldı.
Nihayetinde 17'si çocuk olmak üzere 34 kişi yaşamını yitirdi. Hayatını kaybedenlerin 27'si ise tek bir aileye mensuptu.
Katliamın ardından Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatılsa da 1,5 yıl sonra görevsizlik kararı verilerek Genelkurmay Askeri Savcılığı’na gönderildi. Askeri savcılık da dosya hakkında Ocak 2014’te takipsizlik kararı verdi. Avukatların itirazı ise reddedildi.
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesindeki Uludere Alt Komisyonu, yaklaşık 15 ay süren çalışmalarını Mart 2013'te tamamladı. Komisyonun hazırladığı 84 sayfalık raporda, sadece İHA görüntülerine dayanarak kimlik tespiti yapmanın mümkün olmadığı ifade edildi.
Dönemin Türkiye Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç: “Komplo değil, bunun tek sorumlusu var o da terördür. Bu olayın suçlusu hükümet ve asker değil, bu olayın suçlusu terör” açıklamasında bulunmuştu.
Şubat 2012 tarihinde başbakanlık tarafından kişi başına 123 bin TL ödenmesi kararlaştırıldı ama aileler bunu kabul etmedi.
AİHM ve Roboski davası
AİHM (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) Roboski davasını, iki gün geç belge yollanması nedeni ile 18 Mayıs'ta 2018’de reddetti. Başvuruda bulunan isimlerden olan hukukçu Kerem Altıparmak, sosyal medya hesabı Twitter’dan şu açıklamayı yapmıştı:
"Roboski davasında AYM ve AİHM'in yaptığı adaletsizlik kadar canımı yakan bir vaka olmamıştı. İçim kaynıyor. Çoluk çocuk 34 kişi katledildi, 7 yıl hiçbir şey yapılmadı. Şimdi bu 7 yıl unutuldu, avukatların 2 gün gecikmesi nedeniyle reddedildi. Söyleyecek söz bulamıyorum!”
“Roboskili aileler kimi suçluyordu?
Roboskili aileler, 34 kişinin ölümüyle ilgili davanın AİHM'de görülmemesiyle ilgili olarak, HDP Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Şırnak Baro Başkanı Nuşirevan Elçi'yi suçlayarak şu açıklamada bulunmuşlardı:
"Davanın yürütülme biçimi hakkında aileleri kendi iradelerine bırakmayan, davanın nasıl yürütüleceği konusunda bütün aileleri ikna eden, parti adına davanın siyasal yükünü omuzlayan Meral Danış Beştaş ile mahkemeye bir evrakı zamanında teslim etmeyi beceremeyen Şırnak Baro Başkanı Nuşirevan Elçi'nin önce Roboskililere, sonra da bütün Kürt halkı ve Türkiye'nin hakperest kamuoyuna bir özeleştiri borçları, bir hesap verme sorumlulukları vardır. Ancak ne gariptir ki bu iki insan bugüne kadar böyle bir öz eleştiriyi vermiş değiller."
Belgelerin geç gönderilmesi, AİHM’in reddetmesi… bunları ele alınca şu soruları sormamız gerekiyor:
- Eksik olan belgeler neydi?
- Avukatlar nasıl olur da böyle bir katliamın beyanını 2 gün geciktirir?
- Belgelere imza atması gereken HDP vekilleri kimlerdi?
- HDP vekilleri böyle bir hatayı niye yüksek bir sesle dillendirip öz eleştiri vermediler?
Halkların Demokrat Parti (HDP) Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) Roboski davasıyla ilgili başvuruyu reddetmesinin üzerinden aylar geçtikten sonra "ailelere verdikleri sözleri tutamadığı" gerekçesiyle grup başkan vekilliği ile Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeliği görevlerinden istifa kararı almıştı.
Bilgen, istifa kararını kişisel Twitter hesabından yaptığı, ”Eğer bir konuya 'dava' diye sahip çıkmak gerekiyorsa 'Roboski davası' bunu fazlasıyla hak eder. Üzerimize düşen sorumluluğu hakkıyla yerine getirmediğim için ailelere verdiğim sözün gereği olarak kişisel özeleştirimi veriyor, özür diliyor ve bırakıyorum" açıklama ile kamuoyuna duyurmuştu.
Bilgen, ikinci bir mesaj paylaşarak ilk mesajı, ”Partiden istifa etmediğini" duyurmak amacıyla yaptığı, partideki grup başkanvekilliği ile MYK üyeliğinden ayrılma kararlarını eşbaşkanlar Sezai Temelli ve Pervin Buldan'a ilettiği öğrenilmişti.
Fakat Ayhan Bilgen: "Davanın bu noktaya gelmesinde kendimi kişisel olarak sorumlu hissediyorum. Davanın bu noktaya gelmesiyle ilgili bir muhasebe yaptım ve bu tavrı ortaya koydum” açıklaması ile HDP’nin, Roboski olayında suçlu olduğunu kabul etmişti.
Bilgen, partisinin bu konuda yeterince etkili olamadığını düşünmüştü. Ayrıca Roboski davasının AİHM'den dönmesinin ve yasal başvuru sürecini kaçıran, başvuru ile ilgili eksik belgeleri de iki gün geciktiren avukatları da sorumlu tutuyordu.
Bilgen için bardağı taşıran son damla ise davanın avukatlarından Nuşiveran Elçi'nin, partinin etkili olduğu Şırnak Barosu seçimlerinde yeniden Şırnak Baro Başkanlığı'na seçilmesi oldu.
HDP'lilerin Nuşirevan Elçi'ye destek vermesine tepki gösteren Bilgen, Roboskili ailelerin tepkilerini de dikkate alarak istifa kararı aldı.
Bilgen, istifa kararını açıkladığı Twitter mesajında, "Üzerimize düşen sorumluluğu hakkıyla yerine getirmediğim için ailelere verdiğim sözün gereği olarak kişisel özeleştirimi veriyor, özür diliyor ve bırakıyorum" sözleri aslında parti yönetimine dönük bir mesaj ve partinin bu konuda gereken sorumluluğu üstlenmediği eleştirisi idi.
Yukarıda yazılan genel hat iyi analiz edildiğinde, Roboski davasının unutulması ve günümüze dek bir sonuca varılmamasının baş müsebbiplerinden biri de Halkların Demokrat Partisi’dir.