
PeyamaKurd - PYD Eşbaşkanlık Konseyi üyesi Aldar Halil, geçtiğimiz günlerde Şam'da iktidardaki hükümetin Suriye'yi temsil ettiğini ve partisinin Suriye rejimi ile görüşmeye hazır olduğunu ifade ederek Suriye rejimiyle doğrudan müzakere çağrısında bulundu. Halil ayrıca, Şam'daki mevcut hükümet, uluslararası arenada Suriye'nin temsilciliğini yapıyor. Çözüm rejimle olmalı, Cenevre’de değil Şam’da olmalı" açıklamasında bulunmuştu.
“Cenevre'yi reddetmek, uluslararası hukuku açık şekilde reddetmektir”
PYD’li Aldar Halil’in yaptığı bu açıklama Kürt kamuoyunda kabul görmedi. Sosyal medya hesaplarından birçok paylaşımda bulunan Kürt kullanıcılar, söz konusu açıklamanın abesle iştigal olduğunu ve Kürtlerin artık bu tip açıklamaları yutmadığını ve Kürtlerin kaderinin Aldar Halil gibi öznelere bırakılmasına sert tepki gösterdiler.
Kürt ve Kürdistan meselesi, bölgesel ve uluslararası bir meseledir. Kürtler, uluslararası kuvvetler ve kurumların hakemliği ile gözlemciliği olmadan ortadaki sorunları çözme girişimleri tasfiye edilecek ve yenilgi getirecektir. Bu durum açık bir siyaset realitesidir.
Cenevre'yi reddetmek, Birleşmiş Milletler’in (BM) ve uluslararası hukukun Kürt meselesine katılımını açık ve net bir şekilde reddetmek anlamına da gelmektedir. Kürt ve Kürdistan meselesini Şam, Tahran ve Ankara'daki ellere bırakmak demektir. Ama ne yazık ki Güneybatı Kürdistan’ın (Rojava) kaderi Aldar Halil gibi türevlerin elinde akşam pazarında ucuza satılan gıdaya dönüşmüştür.
“Washington Anlaşması’nın yolu da Şam'dan geçer diyordular”
PYD’li Halil’in açıklamaları birçok kişiye yeni gelebilir fakat, Aldar Halil’in yoldaşları, 1998'de Washington’un himayesinde, Başkan Mesud Barzani ve Mam Celal Talabani arasında gerçekleşen Kürt ittifakına da karşı durup "Washington Anlaşması’nın yolu Şam'dan geçer" diyerek karşı çıkmıştılar. Evet doğru duydunuz o tarihlerde de anlaşmanın yolu Şam’dan geçer denilmişti. Ama vaziyet onların istedikleri gibi olmadı. Şimdiki korkuları da o zamanki gibi baypas edilmeleri ve Kürt halkı üzerinden yaptıkları katakullilerin ortaya çıkmasından kaynaklıdır.
ABD, Uluslararası Koalisyon, Fransa gibi Kürtlere destek veren ülkeler, sık sık Rojava’ya giderek ‘Rejimden bir şey beklemeyin. Birlik olun yoksa tüm kazancını heba olur” derken, Aldar Halil’in bu açıklaması ‘Kürtlerin, masada resmen kaybetmesini istemesinden’ başka bir şey değildir.
Aldar Halil’in Suriye rejimine yaptığı diyalog çağrısı, geçtimiz günlerde Duran Kalkan'ın AKP'ye ‘barış çağrısı’ yapmasıyla aynı şeydir. İki taraf da aynı merkezden kontrol ediyor. Kürt halkının geleceği Aldar Halil ya da Duran Kalkan gibi isimler ile tasarlanamaz.
‘Esad’ın sert açıklamasına rağmen de diyalog çağrısı yapılmıştı”
Hatırlancağı üzere Beşar Esad, geçtiğimiz Temmuz ayındaki başkanlık yemini töreninde isim vermeden DSG’ye çok sert sözlerle yüklenmişti. Bu sert yüklenmenin ardından Kürtler, yetkililerden gerekli yanıtı beklerken sahneye yine Aldar Halil çıkarak, "Esad’ın konuşması sertti ve Suriye’nin sorunlarının çözümünden bahsetmedi. Bir kez daha çözüm için en iyi yolun diyalog ve müzakere olduğunu söylüyoruz” demişti.
Görünen o ki, Kürtlerin verdiği kanlı mücadele bazı kirli ellerin elinde mürekkebe dönüşerek ve pazarlık konusu haline getirilmek istenmektedir. Fakat Kürtler eski Kürtler değildir. Rojava’da yaşanan onca kazanımın uluslararası bir garantör olmadan, uluslararası bir güvence olmadan Şam’ın elinde boğazlarına geçirilecek bir ipten başka bir şey olmayacaklarının farkındadırlar.
PKK medyası dün paylaştığı bir veride, Rojava’da 2012’den beri devam eden saldırılara karşı verilen mücadelede 13 binin üzerinde şehit olduğunu, 28 binden fazla kişinin yaralandığını ve 5 bin gazi olduğunu belirtti.
Verilen bu kadar mücadele ve bedel ortadayken, Kürtlere Rojava’nın zoraki olarak ‘Kuzey/Doğu Suriye’ olarak dikte edilmesi de tıpkı Aldar Halil’in, “Rejimden kopmak istemiyoruz, diyalog istiyoruz’ açıklamasıyla aynı özellikleri taşımaktadır.
PKK ve PKK mecrasına ait her bir yapı asla Kürtlerin geleceğine ilişkin planlar yapmaz, sadece Kürtlerin gelecekte ya da şimdi elde etmiş oldukları kazanımları ‘nasıl yıkabiliriz’ üzerine kafa yorarlar. Birçok Kürt bu durumu kabul etmezken, artık onlar da durumun bundan ibaret olduğunu kavramaya başladırlar.
Başkan Mesud Barzani ve Mam Celal Talabani arasında gerçekleşen Kürt ittifakına da karşı durup "Washington Anlaşması’nın yolu Şam'dan geçer" diyerek karşı çıkan isimlerin devamı şovlarına devam edebilirler ama nasıl ki o gün, o isimlere rağmen Mesud Barzani ve Mam Celal arasında Kürt ittifakı gerçekleştiyse bugünde Aldar Halil ve Türevlerine rağmen, ‘Kürtler, uluslararası garantörlerin güvencesi ile haklarını alacak ve Aldar Halil gibi Kürt halkı üzerinden, kan emen yırtıcıları tasfiye edeceklerdir.”