image
Yakup Emrah Yazarlar
image

Doğu'nun büyük parrhesist simalarından biride hiç şüphesiz ki Mani'dir. Mani'nin doğduğu dönem Roma ve Perslerin büyük mücadelesinin olduğu zamanlara denk düşmektedir. Diğer taraftan Hristiyanlık ise yüzlerce cemaatlere ayrılmış bir vaziyette teolojik olarak ta büyük bir karmaşanın içindedir. Mani ise 24 yaşına kadar bu karmaşıklıktan uzak duran ve büyük bir uzlete çekilen isimdir. 

Hz. İsa'dan yaklaşık iki yüz yıl sonra kendisini onun havarisi olarak tanıtmış ve "ikizim" dediği bir varlık aracılığıyla Allah'tan vahiy aldığını iddia etmiştir. Mezopotamya'da mücadelesine başlayan Mani kendini barışın ve adaletin sesi olarak beyan etmiştir. Vahiy sürecinde tebliğ faaliyetlerine başlaması emredildiğini ve bulunduğu cemaati terk etmesi gerektiği bildirilmiştir. İslam tarihçisi İbni Nedim Mani'nin daha çok küçük yaşlarda hikmetli sözler söylediğini yazmıştır. 

Şu an Mani ile ilgili bilgilere rastlayacağımız Köln Kodeks'inde Mani'nin büyük yalnızlığı şu cümlelerde saklıdır.

"Benim pek mübarek ikizim ki o benim efendim ve yardımcımdır. Önümde belirdi ve bana "üzülme ve tasalanma" dedi. Ben nasıl üzgün olmayayım? Çocukluğumdan beri aralarında olduğum kimseler onların kanunlarından ayrıldığım için değiştiler ve benim düşmanım haline geldiler. Peki nereye gitmeliyim? Bütün dinler ve mezhepler iyinin muhalifidir. Ben bu dünyada bir garibim ve yalnızım."

Süryaniceden Yunancaya tercüme edilen Köln Kodeksinden; artık kendisine tevdi edilen görevi yerine getirmek, bütün insanlığı kendi misyonu bağlamında uyarmak ve yaşayan ruhları kurtarmak için yola çıktığını dile getirirken ilginç bir ifade kullanmaktadır. Mani burada İsa Mesih’i önder kabul ederek onun tohumlarını dikmekten söz etmekte ve misyon yürüyüşünü "Efendimiz İsa'nın suretinin peşinden" ve "ekmeğin paylaştırılmasıyla" gerçekleştirdiğini zikretmektedir. 

Yine Köln Kodeksinden anladığımız kadarıyla Mani Umut ve Barışın Peygamberi olarak kendini tanıtmıştır.

İkizinin yardımıyla ve talebeleriyle bu ideali gerçekleştirdiğinden bahsetmiştir. Mani'nin hikmet, bilgi, hakikat, sır, umut, yol, kurtuluş kavramlarıyla yeni bir bilinç kapısı aralamaktadır. Soğdca dilinde bir yazma metninde Mani'nin gizli bilgiye sahip olduğu ve bu bilgiyle yeryüzünü adaletle, barışla acının dindirileceği yazmaktadır. 

Metinlerde Mani'nin ikizinin yardımıyla Kral ve Prenslerle muhatap olduğu yazmaktadır. Mani ilahi kurtuluş reçetelerini krala kabul ettirir ve Kral hikmette derinleşerek Mani düşüncesini ülkesinde yayar. Bazı araştırmacılara göre bu Kral 1. Şapur'dur. 1. Şapur huzurunda iyi ve kötü arasındaki mücadeleyi, iyinin kötüden sudur etmeyeceği gibi temel konuları anlatmıştır. Yakubi'nin tarihinden anladığımız kadarıyla bir müddet sonra Kral Mani düşüncesini reddederek onu zindana atmış ve nihayetinde ise Mani bulunduğu zindandan kaçmıştır.


Vaazlar kitabından anladığımız kadarıyla boynuna zincir vurularak kırbaçlanmıştır ve Kral'ın huzurunda ise söylediklerinin Allah tarafından indirildiğini, bunu bütün insanlara aktarması gerektiğini ve insanlığın Allah'ın hikmetinden yüz çevirdiğinin beyan etmiştir. 


Ve Mani şöyle demiştir;

"Beni günahkarlara yaptıkları gibi demirle yüklediler, hırsızlara yaptıkları gibi prangaya vurdular. Büyücüleri yargıladıkları gibi beni yargıladılar. Ben yeryüzünü temizledim ve tohumları ektim, hayat dolu meyveyi huzuruna getirmekteyim. Ben çocuklara yükseklere yönlendiren yolu gösterdim. Ben bu dünyaya gönderilişimin adına senin verdiğin saygın görevi bütünüyle başardım. O halde beni düşmanların endamlarını artık görmeyeceğim ve zalimlerin seslerini işitmeyeceğim kurtuluşun sükunetine al.

Biruni'ye göre, dünyayı tahrip ettiği iddiasıyla yakalanmış ve daha sonra öldürülmüştür. Derisi yüzüldükten sonra samanla doldurulmuş ve Cündişapur şehrinin kapısına asılmıştır. Biruni hala o kapının Mani Kapısı olduğunu yazmıştır. 

Mani düşüncesinde kendi özünün hakikatine varmayan ruhlar, ışık alemine yükselemezler ve ruh ise beden zindanında esirdir. Bu nedenle ışıklar alemine varmanın önünde ki en büyük engel bedenin kendisidir. Mani'ye göre beden aslında hakikat değildir. Hakikatin kendisi ruhtur. Bu düşünce bir noktada İslam hikmeti ve irfanına benzemektedir. Örneğin, İbni Arabi'nin Nefs görüşü de Mani'nin ruh-beden karşıtlığı gibidir. Ona göre, Ruh kendisinin bu âlemdeki geçici meskeni olan bedene tamamen zıttır. Bundan dolayı da ne hayvanî nefsin bir parçası ne de onun bir kuvvesidir.

Karanlık güçlerin hapsettiği bedenden kurtulmayı tek kurtuluş yolu olarak gören Mani, karanlıkların giydirdiği elbiseyi çıkarmamız gerektiğini söyler. Bir Maniheist metninde şöyle yazmaktadır;

"Dalıp gittiğin derin sarhoşluğundan uyan ve bana bak! Sana selam olsun, huzur alemindeki ben senin için indim. Ve Ruh cevap verir: Kötülüğün yayılmasını sağlamaktan başka bir şey yapmayan cehennemin çocuklarından kurtar beni."

 


 

Yakup Emrah

16.12.2020

 


Yazarın Diğer yazıları  : Kürtler, toplumsal narsisizm ve ölüm içgüdüsü


(℗) PeyamaKurd

Bu makale yazarın görüşlerini yansıtmaktadır. PeyamaKurd'un yayın politikası ve editoryal paradigması ile her zaman uyumlu olmak zorunluluğu yoktur.