
PeyamaKurd- Kürdistan siyaseti ve güncel politikalarının her gün biraz daha değiştiği günümüz toplumunda birçok olayı da beraberinde getirmektedir. Referandum, Kerkük olayı, ihanet çetelerinin satış politikaları derken Efrin olayı da gündeme girdi. Yıllardır illegal bir şekilde çalışmalarını sürdüren T-KDP 2016 yılında legal zeminde hareket etmeye başladı. 2016’da iyi işlere imzasını atan T-KDP, son zamanlarda sessiz bir konuma girdi. Konuya ilişkin PeyamaKurd’e değerlendirmelerde bulunan T-KDP Genel Başkanı Mehmet Emin Kardaş, “T-KDP Kuzey Kürdistan’da bir markadır, bu şimdi de böyle sonra da böyle olacak” diyor.
T-KDP adına 2016 yılında iyi bir başlangıç yaptınız. Çoğu kesimden olumlu tepkiler aldınız. Daha sonra sessizlik süreci başladı. Neden böyle oldu?
Ben bu konuya açıklık getirmek için biraz daha geri bir tarihe gitmek istiyorum. Kuzey Kürdistan’da 1960-65 yılları arasında kurulan T-KDP, günümüze kadar hep illegal bir şekilde çalışma yürüttü ve ciddi bir varlık gösteremedi gittikçe küçüldü ve dağıldı. (Geçen 50 yıl içerisinde)
Biz de bir kısım arkadaş olarak toplandık ve artık meşru bir zemin üzerinde çalışmaya karar verdik. Bu karardan sonra da Kürdistan Demokrat Partisi’ni legal bir zemine oturtarak (Kuzey’de) örgütlendik. Başvurumuzu yaptık 8 ay sonra da alındı belgemizi aldık. Daha sonra da sicilimizi Türkiye Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından alarak çalışmalarımıza başladık. Bu çalışmalar zarfinda 8 tane il, 11 ilçe ve 1 tane de beldeyi örgütledik ve birçok etkinlikte de bulunduk.
Daha sonra sizlerin de bildiğiniz gibi KDP’de bölünmüşlük ve dağılmışlık vardı halkta haklı olarak kaç tane KDP var diye sordu? Biz de bunun üzerine yapılan çağrılara uyarak, bütün T-KDP çevresini, bütün Kürtleri hepsini bir şemsiye altında toplamaya çalıştık ve bazı çalışmalarımız oldu. Bu konudaki çalışmalarımız 3-4 ay devam etti ve 27 Mayıs 2016’da Diyarbakır’da bir resepsiyon ile bunu kamuoyuna duyurduk. Üst düzey katılımlar da oldu iyi bir imaj verdik çevremize. Ama daha sonra geride kalan bir kesim PDK-Bakurçevresindekilerle de işbirliği yapmaya çalıştık bu konuda da 8 aya yakın bir çalışma yaptık ve o çalışmalar bittiği halde de birleşim sağlanamadı.
Kuzey Kürdistan’da T-KDP markadır. Bu böyle bilinmeli. Bugün de, yarın da ve daha sonraki süreçlerde de Kuzey Kürdistan’da davasına en yakın ve en sadık bir partidir bunu da ifade etmek gerekir.
T-KDP olarak biz güçleneceğiz diyorsunuz. Peki T-KDP’ninKuzey Kürdistan’da güçlü olduğu dönemler oldu mu?
Sadece ilk kuruluş yıllarında bayağı güçlü ve kendi halkına sahip çıkan bir parti konumunda idi. Maalesef 70’lerden sonra giderek küçüldü ve zayıfladı. Onun için biz de dedik ki, artık bu şekilde olmaz biz legal alanda örgütlenmeliyiz.
Önümüzdeki süreçte Türkiye’deki seçimlerde T-KDP olarak nasıl bir yol izleyeceksiniz?
Şimdi bizim için can alıcı bir seçimdir bu (yerel bazda). Çünkü T-KDP olarak geçtiğimiz 2 seçimde de (6 Haziran/ 1- Kasım) sürekli olarak bunu vurguladık ve kamuoyuna da yansıttık. Biz Kuzey’de T-PDK olarak Ankara iktidarına tabi değiliz. Biz yerelde adayız. Yani yerel bazda biz bu seçime adayız. Neden diye sorduklarında biz şu cevabı verdik:Kaç milletvekili Ankara’ya götüreceğiz 150. Peki Ankara’da kaç vekil var? 600-650. Biz, bir önerge verirsek ne olur? Karşımızda 450 vekil hayır oyu kullanacak. O zaman bizim orada pek bir işimiz yok dedik. İkincisi ise, eğer o yemin metni orada duruyorsa, oradaki maddelerdir. Çünkü o metin Kürtlerinde kendisini içinde bulabileceği bir yemin metin haline gelmelidir. Kürdistan’da seçilen bir parlamenter, Kürdistan parlamenteri olarak lanse edilmeli. Doğu- Güney Doğu bölgesi Kürdistan bölgesi olarak tanınmalıdır. Şimdi diyeceksiniz ki siz uluslararası düzeyde yürüyorsunuz ama bu bizim ulusal meşru hakkımızdır. Bizim kimsenin toprağında gözümüz yok. Bakınız Osmanlı döneminde Kürtler ve Kürdistan kelimesi yer edinmektedir. Kürdistan mebusları vardır. Kürdistan eyaleti vardır. Bizim bir sloganımız vardırzaten, “Em axa kesekî dagir nakin lê dagirkeran jî qebûlnakin.” Bu maddeler kabul edilirse, hiçbir kavgaya gerek yoktur ve bunlar ulusal haklardır. Yasal olarak çalışmalarımıza devam ediyoruz.
T-KDP Kuzey’de markadır dediniz. Kerkük olaylarında Abadi, Ankara’ya geldi siz T-KDP olarak neden farklı bir yol izlemediniz? Yani havalimanına siyah bir çelenk bırakabilirdiniz neden bunları yapmadınız ve sessiz kaldınız?
Bizim gibi sömürge olan ülkelerdeki insanlar, her türlü imkâna ulaşamazlar. Yani sen kendi içinde güçsüz ve dağınıksan bu tip olaylar reklamdan öteye geçmez. Kürdistan kendi başına neredeyse herkes tarafından takdir edilecek bir konuma varmıştı maalesef bir gecede elden çıktı. Şimdi biz bir çelenk bıraksak neye yarar? Bizim meselemiz o değil, biz daha kendimiz örgütleyemiyoruz. Önemli olan örgütlenme yapıp kitleyi yanımıza çekip ikna etmektir. Biz, çelenk yerine yazı ile de bunu yaparız (yapıyoruz zaten) ama bunlar yeterli değil. Örgütlenmek önemli, sadece örgütlenmek.
Biz program ve statüden yoksunuz. Akademisyenlerimiz yok, danışmanlarımız yok. Biz hepimiz bir yerde dükkân açmışız, halkımıza 2. el ürünler veriyoruz üretim yapmıyoruz. Ee biz bunu yapacaksak hiç ilgilenmeyelim. İdeolojileri bir kenara bırakalım. Tek ideolojimiz ulusalcılık ve devlet olmak olmalıdır. Biz bunları yapmadan reklam yapmaya kalkarsak ne olur? Bakın Mart ayı Kürtler için önemlidir bir aydır. ( Birçok lider doğmuş, vefat etmiş ve olaylar olmuştur) biz ne yapıyoruz? Bîranîn. Böyle olmaz, biz kendi odamızda bunu yaparsak 20-30 kişi ile ne olacak ki? Halk bir kere örgütlenmemiş 20-30 kişiye bîranîn yapsan ne olacak? Daha Kürtler davası için kumbaraya bir çay parası atmamış ee bu dava nasıl ilerleyecek? Dediğim gibi örgütlenmek önemli. Diyarbakır’da ne zaman yüzbinleri yürütürsen işte o zaman seni dinlerler. Ama 20-30 kişi ile bu iş olmaz. Örgütlenelim, örgütlenelim, örgütlenelim. İç siyasette farklı olabiliriz. Ama uluslararası olaylarda birlik olalım.
Peki Efrin olayına ve Türkiye’nin tutumuna T-KDP olarak nasıl bakıyorsunuz?
Şimdi gerek, Efrin; Sur, Cizre, Şırnak olsun… Kürt hukukunu kullanıp ta, siyaset yapıyorum diyenlerin hatalı stratejileri yüzünden oldu. Efrin, Türkiye’nin kendi emperyal zihniyeti ile gelişen bir durum. Orada zaten, (Rojava’da) PYD, Kürtler adına savaşmadı. Böyle olunca da dünya ülkeleri sessiz kaldılar. Dünya ülkeleri de bunu Suriye içinde olaylar olarak değerlendirdi. Bakın orada bir Kürdistan bayrağı yok. Dünya baktı ki bunlar Kürtler adına savaşmadı, Suriye için savaştı. Şu an Türkiye Osmanlı egemenliği sergiliyor ve gücünü göstermeye çalışıyor. Ama bu kolay bir savaş olmayacak.